Bandırma Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BANSİAD)’ın haziran ayı olağan toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantıya konuk olan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Sofranıza iki yüz gramlık bir lüferin yenebilmesi için bu 3 bin türün uyum içerisinde bu şekilde çalışması gerekiyor. Ancak balık türlerimiz azaldı. Denizde habitat kayıpları yaşanıyor ifadelerinde bulundu.
BANSİAD’ın haziran ayı olağan toplantısı özel bir otelde gerçekleşti. “Deniz, İklim, Marmara” konulu sunumunu yapmak üzere Haziran ayı toplanasında konuk olan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı Marmara Denizi’nin biyoçeşitliliğin azaldığına dikkat çekti.
Dedeoğlu “Gıda ve su güvenliği azalıyor ve geçim kaynağı kayıpları yaşanıyor”
İlk olarak açılış konuşmasını yapan BANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Funda Dedeoğlu, iklim değişikliğinin Bandırma ve çevresine yansıyan etkilerine dikkat çekti. Dedeoğlu, “Bildiğiniz üzere iklim değişikliği ana teması üzerine son bir ayda önemli toplantılara imza atıyoruz. İklim değişikliğinin bölgemiz özelinden başlayarak, Marmara, Türkiye ve dünya genelindeki etkileri, yapılan çalışmalar ve alınması gereken önlemler üzerinde durarak bölgemize etkilerine dikkat çekmek ve almamız gereken tedbirleri hızla hayata geçirmek üzerine bir politika kurguluyoruz. Ülkemizde hazırlanan raporlar, farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen toplantılar ve konuşmaları incelediğimizde denizlerimizin maalesef pek de dikkate alınmadığını görüyoruz. Başta ormanlar ve yutak alanlar olmak üzere ağırlıklı bir gündem oluştuğunu görüyoruz. Dünyada 3 milyarı aşan insan iklim değişikliğine karşı yüksek derecede kırılgan ortamlarda yaşıyor. Gıda ve su güvenliği azalıyor ve geçim kaynağı kayıpları yaşanıyor. Aşırı sıcaklıklardan kaynaklanan ölümler artıyor ve hastalık oranları yükseliyor. Ekosistemlerin bozulması ve sosyal refahın azalması gibi uzun vadeye yayılan riskler giderek büyüyor. İklim finansmanı, hali hazırda büyük oranda emisyon azaltımına yönelik olsa da, küresel ısınmayı 1,5°C’de sınırlama için gereken yatırım ihtiyacı seviyesinin altında seyrediyor.
İklim krizi ile mücadelenin temel unsuru sera gazı emisyonlarını azaltma yönündeki eylemlerdir. Çok boyutlu bir bakış açısıyla, bütüncül bir perspektifte politika çerçevesini çizen bir stratejinin ve net hedeflerle kurgulanmış bir eylem planının önemini her vesileyle dile getiriyoruz. İçinde bulunduğumuz dönemde çalışmaları devam eden İklim Değişikliği Kanunu, İklim Değişikliği ve Uyum Eylem Planları bu konuda çok uygun bir zamanlama ve zemin sağlıyor. Belirlenecek tedbirlerin emisyon azaltımını sağlayacak modernizasyon yatırımlarını, enerji verimliliğini, yenilenebilir enerjiyi azami bir şekilde desteklemesi dönüşüm sürecine kayda değer bir ivme sağlayacaktır. Güçlü tarifenmiş politika çerçevesi finansmanın sürdürülebilirlik yatırımlarına yönlendirilmesini; finansman mekanizmalarının çeşitlendirilmesini, Ar-Ge ve teknolojinin yeşil dönüşüme odaklanmasını sağlayacaktır. Bu süreçte en önemli gördüğümüz unsurlardan biri de yeşil dönüşümü mümkün kılacak insan kaynağının güçlendirilmesidir. Politika çerçevesinin uygulama rotasının kararlı bir şekilde izlenmesi bu bağlamda önemli bir kaldıraç olacaktır. Doğal ekosistemleri ve sağladıkları hizmetleri korumak ve geliştirmek tüm paydaşların kritik sorumlulukları arasındadır. İklim değişikliğine bağlı olarak deniz ekosistem dinamiklerinin ve işleyişinin değiştiği göz önüne alınmalı, deniz yönetimi anlayışımız da bu doğrultuda dönüştürülmelidir. İklim değişikliği halihazırda yaşanan krizlerin etkilerini derinleştirerek eş zamanlı çoklu krizlerin ortaya çıkmasına da yol açıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 Küresel Riskler Raporu’na göre biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, iklim değişikliği bağlantılı risklerle birlikte önümüzdeki on yılda en hızlı derinleşmesi beklenen küresel riskler arasında görülüyor. Denizleri de sağladıkları bütün fayda ve hizmetlerle beraber, bütüncül olarak ele almalıyız. Politika, yönetim ve yönetişimin istikrarlı, birbirini kapsayan ve denetleyen bir yapıda olması da önemlidir. Bandırma’nın kıymetli bilim insanlarımızın katkılarıyla ortaya çıkacak önerilerin bu kritik eşiği atlamada rehber olarak önemli bir işlev göreceğine inanıyorum. İlgili politikaların geliştirilmesi süreçlerine güçlü bir katkı sağlamasını diliyorum” dedi.
Sarı “Denizlerimizden balık geliyorsa sorun yok ancak gelmiyorsa büyük sorun var demektir”
“Deniz, İklim, Marmara” konulu çevre sunumunda Marmara Denizi’nin Bandırma ve çevre iller için önemli bir kaynak olduğunu belirten Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Balık varsa deniz iyi ve sağlıklıdır. Balık geliyorsa sofraya lüfer varsa sorun yok. Ancak balıkların gelebilmesi için arkada kocaman bir sistemin çalışması gerekiyor. Marmara özelinde düşünecek olursak, Marmara’da 3 bin küsur tür var. Sizin sofranıza iki yüz gramlık bir lüferin yenebilmesi için bu 3 bin türün uyum içerisinde bu şekilde çalışması gerekiyor. Ancak balık türlerimiz azaldı. Denizde habitat kayıpları yaşandı.” İfadelerinde bulundu.