Bursa’da, taşeron firma bünyesinde çalıştığı devlet hastanesinde 18 yıl boyunca yıllık izin kullanmayan işçiye Yargıtay’dan kötü haber geldi, Yüksek Mahkeme, bir işçinin 18 yılda sadece 26 gün izin kullanmasının hayatın olağan akışına ters olduğuna dikkat çekti.
Bursa Prof. Dr. Türkan Akyol Hastanesi’nde tam 18 sene boyunca taşeron şirket bünyesinde temizlik elamanı olarak çalışan K.M,. emeklilik sebebiyle işten ayrıldı. Kıdem tazminatını alamayan işçi, İş Mahkemesi’nin yolunu tuttu. Davacı işçi; genel tatil çalışması yaptığı halde ücretinin ödenmediği iddiası ile kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etti. Davalı şirket avukatı iddiaları reddetti. Mahkeme; davanın kısmen kabulüne karar verdi. Kararı davalı istinafa götürünce devreye Bursa Bölge Adliye Mahkemesi girdi. Mahkeme, itirazları yerinde bularak İş Mahkemesi kararını bozdu. Kararı davacı işçi temyiz edince devreye Yargıtay 9.Hukuk Dairesi girdi.
Yüksek mahkeme, emsal nitelikte bir karara imza attı. Bir işçinin uzun yıllar izin kullanmadan çalışmasının hayatın olağan akışına ters olduğunun vurgulandığı kararda şu ifadelere yer verilridi: “Müşahhas uyuşmazlıkta, davalıya ait işyerinde 17 yıl 8 aylık çalışması bulunan davacının hak ettiği 314 günlük izin süresinden çalışma süresi boyunca 26 gün izin izin kullandığı kabulüne göre bakiye 288 günlük yıllık ücretli izin karşılığı alacak hesabı yapılmıştır. Davacının çalışma süresi boyunca sadece 26 gün ücretli izin kullanmış olması hayatın olağan akışına aykırıdır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde 17 yıl boyunca izin kullanıp kullanmadığı hususunun davacı asile açıklattırılması, davacı beyanı ile tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacının emeklilik sebebi ile iş sözleşmesini feshettiği, ancak kuruma başvurduğunu işverene belgelemediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kıdem tazminatına fesih tarihinden değil dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Bu yön gözetilmeden kıdem tazminatına fesih tarihinden faiz yürütülmesi hatalı olup ayrı bir bozma nedenidir.”