Bandırma adeta bir “motorsiklet diyarına” dönüşmüş durumda. Elbette kimse insanların işine, ekmeğine, ulaşımına karşı değil. Ancak mesele şu: Şehir nefes alamıyor. Yaya kaldırımı olması gereken yerlerde, park halindeki motosikletlerin arasından geçmeye çalışan yaşlılar, bebek arabalarıyla slalom yapan anneler, okula yetişmeye çalışan öğrenciler var.
Emniyet güçleri zaman zaman denetim yapıyor, evet. Ancak şehir merkezi o kadar dar, o kadar iç içe ki, yapılan denetimler bu tabloyu değiştirmeye yetmiyor. Her köşe başında, her market önünde, bir başka “geçici park yeri” türemiş durumda.
Peki çözüm ne?
Belki de artık “motorsiklet park kültürü” kavramını konuşmanın zamanı geldi. Her motosiklet kullanıcısı kendi aracını nereye bıraktığını bir kez daha düşünmeli. Belediyeler, merkezi noktalarda özel motosiklet park alanları oluşturmalı. Denetimler sadece cezayla değil, eğitim ve yönlendirme ile desteklenmeli.
Bandırma güzel bir şehir. Deniz kokusu, rüzgârı, enerjisiyle yaşayan bir kent. Ama bu kent, kaldırımlarını paylaşmayı bilen insanlara da ihtiyaç duyuyor. Çünkü kaldırımlar, bir şehrin saygı kültürünün aynasıdır.
Söz sizde sevgili Bandırmalılar…
Bu sessiz işgale “dur” demenin zamanı gelmedi mi?

